Allah-u Teâlâ Kendinden Büyük Bir Taş Yaratabilir mi?

Bu soru tamamen avam (bilgisiz) Müslümanların inancını sarsmak adına sorulmuş bir sorudur. Cevabı bilmeyen kişi “yaratır” derse “Allah-u Teâlâ’ya hacim atfettin, demek ki Rabbiniz mekândan münezzeh değildir.” Derler. “Yaratamaz.” derse haşa “kudreti yetmiyor demek ki acizdir” derler. Bu soruya Müslüman bir kimse şöyle cevap vermelidir: “Allah-u Teâlâ’nın kudreti, varlığı mümkün olanlarla taalluk eder. Yani Allah-u Teâlâ’nın zâtı gibi var olması vâcip olan ya da Allah-u Teâlâ’nın ortağı olması gibi var olması imkânsız şeylerle taalluk etmez. Bu soruda da varlığı vâcip olan Allah-u Teâlâ’nın zâtı ile varlığı mümkün olan taş karşı karşıya getirilmiş ve varlığı mümkün olan taş ile varlığı vâcip olan ve mekândan münezzeh olan Allah-u Teâlâ’ya mekân biçme ve onun kudretinin taalluk etmesi sorulmuştur. Biz deriz ki mümkün ile vâcibi karşılaştırmak tamamen yanlıştır. Mekâna has olanla mekândan münezzeh olanı karşılaştırmak tamamen yanlıştır. Allah-u Teâlâ kadirdir, ancak kudreti bu imkânsız olan şeye taalluk etmez. Yok olan bir şeye var diyemediğimiz gibi bu soruya da “yaratabilir ya da yaratamaz” diyemeyiz.” Hikâye edilir ki İblis, Hazreti İdris (aleyhisselam)’a “Allah-u Teâlâ dünyayı bir fındık kabuğuna sığdırabilir mi, kudreti buna yeter mi?” diye sormuştur. Bunun üzerine Hazreti İdris (aleyhisselam) iblisin gözüne iğneyi batırır ve gözünü çıkarır. Ve der ki: “Allah-u Teâlâ dünyayı iğne deliğine sığdırmaya kâdirdir.” Yani ya dünyayı küçültür ya da iğne deliğini büyütür ve bunu gerçekleştirebilir. Hazreti İdris (aleyhisselam) bu soruyu sorduğundan dolayı iblisin gözünü çıkarmıştır. Çünkü bu soruyu imanın nurunu söndürmek için sormuştur ve Hazreti İdris (aleyhisselam)’da bunun üzerine onun gözünü alarak onun nurunu söndürmüştür. Gözün yürür mü, kulağın koku alır mı gibi sorular ters sorulardır. Dikkat edildiği gibi Hazreti İdris (aleyhisselam)’ın sözü de ya dünyayı küçültür ya da iğne deliğini büyültür şeklinde te’vil edilmiştir. Yoksa imkânsız olanın varlığı haddi zâtında mümkün olmadığı için kudretin ona yetip yetmemesi söz konusu değildir.